Harry Potter evreni, o kadar ustaca tasarlanmış ki her okuyuşunuzda veya izleyişinizde sizi o dünyanın içine çekiyor. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin, ilk Harry Potter tadını aldığınızdaki heyecanı hissedebiliyorsunuz.
Olay örgüsüyle, karakterleriyle ve detaylarıyla neredeyse hepimizin ezbere bildiği seri aslında çok farklı olabilirdi. Kitapları uzun seneler boyunca yazan Rowling’in kafasında bambaşka detaylar vardı ve bu ayrıntılar, tüm serinin kaderini baştan yazabilirdi! İçeriğimizi okuduğunuzda sizi en çok şaşırtan detayı yorumlarda merakla bekliyor olacağız. 🙂
Oynadığı Draco Malfoy karakterine cuk oturan Tom Felton, aslında o karakteri oynamayacaktı
Felton, Harry Potter ve Ron Weasley rolleri için seçmelere katılmıştı. Tom Felton’ı, zorba çocuğumuz Draco karakteriyle o kadar bağdaştırdık ki Harry’yi veya Ron’u oynadığınıhayal etmesi bile çok zor geliyor!
Rosie O’Donnell ve Robin Williams Harry Potter’da ücretsiz oynamayı teklif ettiler.
İki ünlü Amerikalı oyuncu, Harry Potter filmlerinde yer almayı o kadar çok istiyordu ki bunu ücretsiz yapma fikrini bile düşündüler! Ancak Harry Potter evreninin yaratıcısı Rowling, “hayır” dedi çünkü oyuncu kadrosunun yalnızca İngiliz veya İrlandalılardan oluşmasını istiyordu. Ünlü iki oyuncudan biri filmlerde yer alsaydı nasıl olurdu diye düşünmekten kafaları yiyeceğiz belli ki…
Arthur Weasley’nin ölmesi planlanıyordu.
En sevilen karakterlerden biri olan Arthur Weasley, Zümrüdüanka Yoldaşlığı’nda Nagini tarafından saldırıya uğradığında ölecekti fakat Rowling bu fikirden vazgeçti.
Yazar, karaktere çok bağlıydı ve Arthur’un kitaplardaki tek iyi baba figürü olduğunu düşünüyordu. Bunun yerine serinin sonunda Lupin ve Tonks’u öldürdü. Arthur ise çok iyi bir baba olduğu için hayatta kalma şansını yakaladı…
Hermione tek çocuk olmayacaktı.
Harry ve Hermione karakterleri tek çocukken Ron, büyük bir aileden geliyor. Ancak başta planlanana göre Hermione tek çocuk olmayacaktı. Rowling ona, küçük bir Muggle kız kardeş verecekti.
Belki senaryoya ilginç bir dinamik katabilirdi ancak Hermione’nin ailesinden çok az bahsedildiğini düşününce olay örgüsüne pek de bir katkısının olmayacağı tahmin edilebilir.
Babası gibi Ron Weasley’in de ölümü planlanmıştı!
Rowling’in kitaplardan çıkardığı en büyük değişiklik Ron Weasley’nin ölümüydü. Ron’un serinin ortasında ölmesini planlamıştı ancak bunun tam olarak ne zaman ve nasıl olacağını asla bilememişti.
Neyse ki bu bu fikirden vazgeçti çünkü hikâyenin gidişatı da ciddi bir şekilde değişirdi. Serinin yarısını Ron’suz hayal bile edemiyoruz! Harry ve Hermione’nin yaşayacağı travmaya girmiyoruz bile…
Öğrencilerin yerleştirileceği binalara seçmen şapka değil, hayaletler karar verecekti.
Bildiğimiz üzere, dört Hogwarts binası, onlara katılan öğrencilerin kişiliklerini yansıtıyor. Kabaca bahsedecek olursak; Gryffindor cesurlar için, Hufflepuff nazikler için, Ravenclaw bilgeler için ve Slytherin kurnazlar için.
Bu özellikler hikâyede, Seçmen Şapka tarafından belirleniyor ancak J.K. Rowling başlangıçta öğrencilerin tamamen Hogwarts’ta yaşayan hayaletlerden oluşan bir mahkeme tarafından sınıflandırılmasını planlamıştı.
Harry’yi kurtaracak kişi, Hagrid değil Hermione’nin ailesi olacaktı.
Hikâyenin büyük bir parçası olmayan Hermione’nin ailesine aslında başta planlanana göre önemli bir rol verilecekti. Rowling, Harry Potter ve Felsefe Taşı’nı ilk yazarken Granger ve Potter ailesinin birbirini tanımasını sağlamıştı.
Potter’lar bir adada, Granger’lar ise ana karada yaşıyordu. Bir patlama duyan Granger ailesi, Potter’lara yardım etmek için yanlarına gidecekti ve Hermione’nin babası Harry’yi kurtararak Dursley’lere götürecekti.
Hogwarts’ta vampir öğretmenler de olacaktı.
Snape ile ilgili en popüler hayran teorilerinden biri onun gizli bir vampir olduğu ama bu teori hiçbir zaman doğrulanmadı. Ancak Rowling başta, Hogwarts’ta vampir bir öğretmenin olmasını planlamıştı.
Adı Trocar (atardamarlardan kan almak için kullanılan eski bir cihaz) olacaktı fakat yazar, karakterden pek hoşlanmayıp erkenden vazgeçti. Yine de Melez Prens’te Slughorn’un partilerinde Sanguini adlı bir vampiri konuk olarak görebiliyoruz.
Köpekleri seven yaşlı bir cadı karakter olacaktı.
Arabella Figg’in kedili bir kadın olmasına ve Dolores Umbridge’in kedilere karşı tuhaf bir takıntısı olmasına rağmen köpekleri seven bir karakter göremiyoruz. Hagrid, köpekler de dahil olmak üzere her türden hayvanı severdi ama çoğunlukla büyülü yaratıklara odaklanmıştı.
Rowling, Ateş Kadehi’nde, köpekleri seven yaşlı bir cadı olan Mopsy adında bir karaktere yer vermişti. Bu karakter, Sirius’u Patiayak formunda görecek ve onunla ilgilenmesi için onu yanına alacaktı. Ancak bir editör, olay örgüsüne pek bir katkısı olmadığını söylediği için karakteri hikâyeden çıkardı.
Kitabın ikonik son sözü, farklı bir şekilde bitecekti.
Serinin son sözleri oldukça popüler: “All was well (Her şey yolundaydı.).”. Hatta bu söz, Potter hayranlarının dövmelerinde bile yer alıyor. Ancak bu cümle, ilk başta planlanana göre kitaplardaki son sözler olmayacaktı.
Rowling uzun süredir serinin son sözünün “yara izi” olacağını söylüyordu. Olumlu bir cümleyle bitirmeyi tercih etme fikri muhtemelen daha iyi bir seçim oldu.
Son olarak, Albus Dumbledore karakterine hayat veren, geçtiğimiz günlerde yaşamını kaybeden Michael Gambon’ı anarak bitirelim: